Şiir: Hamza Er
Garip doğmuştu, tıpkı bu din gibi, garip Esirdi, tutsaktı, elleri, dili, bilinci, Kelepçeler demirden olsa, bir gün kırılırdı belki, Ama yeryüzünü kuşatmış küfrün telkinleri, Zor aşılıyor be dostum, zihnin esareti. Ama o kabullenmedi, sorguladı hayatı, Huzuru ve adaleti, tek bir yerde aradı, Düşündü, anladı, tanıdı yüce yaradanı, Kaynıyordu kanı, çetindi, zordu, İlk cihadıydı, Ama lezzetini tatmıştı, bırakamazdı imanı. Ne verirse versin dünya, oyun ve eğlenceydi, Hepsini elinin tersiyle, bir bir iterdi, O yüreği tatmin etmek, hiç de kolay değildi, Allah için yaşamak, ve yapılan ibadetti, O bunu keşfetti, keşfetti uzun secdeyi. Kur’an’la arındı, kırdı prangaları, Zihni özgürdü artık, kuşanmıştı imanı, “La İlahe illallah” imanın anahtarı Elindeydi artık, savulun fitne yuvaları, Bir mücahit yetişti, kıracak karanlığı Biliyordu, insandı bu hayatın öznesi, Küfrü ve imanı seçen, onun iradesiydi Düşündü; “neden seçmesin bir kişi daha imanı” Yeter ki kaldıralım biz, aradaki barikatı, Kaynıyordu kanı, çetindi, zordu, ilk cihadıydı. Kurtuluşa erenler, öğrenip öğretenlerdi, Bunu Rabbinin ayetlerinden öğrendi, Ama yaşayarak olmalıydı hakkın şahidi, Bir anda meydanlarda bulmuştu kendini, Gerçek barikatı gördü, kullandı bileğini Omuz omuzaydı, bir saatte olsa kardeşleriyle, Tekbir haykırışları, çınlıyordu zihninde Kabe’ye yürüyen ashab gibiydi, hatırladı Ebu zeri O’na kemikle vurdular, bana jop diye söylendi Allah’ın düşmanları, her dönemde böyleydi Küfrün yapısını keşfetti, aştı sınırları Düşündü, Filistinli, Iraklı, Çeçen çocukları İçi kaldırmadı, onlara yapılanları Utandı, utandı, çaresizliğine yandı Ama hazmedemiyordu bir türlü, bir şeyler yapmalıydı. Siyonist düşüncenin, bildi tehlikesini, Her vahşetin altında, görüyordu izini, İşgaller, soykırımlar, hep onun eseriydi, Hizmet ediyordu ona, haçlı zihniyeti ve coni, Ayağa kalkmalı artık, konuşmak gelmiyor kafi Duyarlılık ve samimiyet, gerekirdi her işte Katılsın tüm insanlık, dur desin bu fitneye Kullanmasın, boykot etsin işgalci mallarını Ortak olmasın sakın, kurşun sıkan ellere Her yer bir kudüs olsun, her yer bir felluce Şamil'i tanıdı, tanıdı O Hattab'ı Şeyh Ahmed Yasin'in kıyamını anladı Hissetti direnişi, bir sevdaya kapıldı Dardı artık şehir ona, kırmalıydı duvarları Özgürlük türküsüyle, hedef bildi dağları Bir işte varsa ihlas, Rabbim gösterir yolu Gösterdi O’na da, dostlara kavuşturdu Kucaklaştı dağların yiğit evlatlarıyla, Mutmaindi yüreği, çarpar Allah aşkına Dur diyecekti küffara, cihad meydanlarında Geride kalanları artık düşünmüyordu, Buradaki mazlumlardan daha mı kötü diyordu, Tek sevdaya yönelmişti, o da şehadet arzusuydu Ebedi cennetlerin geliyordu kokusu Hak eden buluyordu, O’da, bu yolun yolcusu Kaynıyordu kanı, çetindi, zordu ilk cihadıydı Allah için vuracaktı, vuracaktı küffarı Düşündü Uhudu, Musab’ı ve Hamza’yı Peygambere komşu olmak, pek kolay olmamalıydı Kaynıyordu kanı, çetindi, zordu ilk cihadıydı Mermiler uçuşuyor, bombalar her yerde Bir şarapnel parçası, değer mi yüreğine, Dağ gibi ayakta, o dimdik bedeniyle, Koşuyordu hiç durmadan, artık hiç yorulmadan Acıda duymuyordu, müjdelemişti yaradan Cihad ve Şehadet mektebimizde yoksa Halkalar onun diriltici mesajından uzaksa, İdrak edemeyiz ki, bu sevdayı biz asla Bir silkiniş, bir diriliş, yeniden başlamak için Selam olsun selam, ey şehidan sana