İmani değerleri sahiplenerek yaşamanın marjinal olarak kabul gördüğü bir dönemden geçiyoruz. İmanın şahitliğini hayatın bütün alanında gerçekleştirebilmek her yiğidin işi değil artık. Etrafınızda, dillendirdiğiniz söyleme hemen dudak büken ve “halen orada mısınız” bakışıyla aşağılayarak bakan o kadar çok insan var ki.
Bu tutum tabii ki bizim saflarımızı terk etmemize sebep olmuyor. Tevhidi değerlerin şahitliğini hayatın her alanında yerine getirebilme çabalarımız devam ediyor.
Ancak, eğer mesleğiniz gazetecilikse, ailenizin geçimini de buradan sağlıyorsanız, bu konuda ciddi bir imtihan süreci sizi bekliyor demektir. Menfaatçi, çıkar ilişkileri güden ve birilerine yamanma endişesinde olan gruptan değilseniz, bu meslekte var olmanız zorlaşır. Aranan ve hep dikkate alınan gazeteciler statüsünde görülmeyebilirsiniz. Sektörü elinde tutan büyük çoğunluğun halkalarına dahil olamadığınız için, ekonomik ve şöhret pastasında payınız da olamaz. Dar çerçevede idealleriniz doğrultusunda mücadele eder durursunuz.
Eğer bu duruşunuzda biraz zayıflarsanız, çevrenizde sağlam insanlar da olmazsa, “ne işin var oğlum bu İslami mecmualarda çık gel bizim piyasaya” telkinlerinden etkilenebilirsiniz. Böylece, magazin haberler ve fotoğraflarından arta kalan iki üç sayfada haberinizi yapar, paranızı alır ve çarkın içinde öğütülerek profesyonel! olursunuz. Hele daha önce içerisinde bulunduğunuz ve mahremiyetlerini bildiğiniz İslami camiaları gammazlar, iç hayatlarını bu piyasa gazete ve dergilerinde sergilerseniz, önünüze atılan kemik biraz daha büyür. Müslüman camianın idealleri, özel yaşamı, sohbetleri ve özellikle kadınları üzerinden, malzemesi biten kartele malzeme sağlamanız için bir dönem yüklü banknotlar alırsınız. Ama işi bittiğinde buruşturulup çöpe atılan bir mendil gibi sizinde tasviye edilmeniz çok uzun sürmez. Malzeme tükendi mi iş de biter. Ama haysiyet ve şerefini kaybetmiş bir kişilik olarak ortada kalırsınız.
Bahsettiğimiz bu son örneğe ait o kadar çok isim var ki önümüzde. Kime güveneceğine şaşırıyor insan. Adeta Müslüman gazetecilere hasret kalır olduk. Kazancı belli bir çıtayı geçmeyen, ama mesleğini ibadet şuuruyla ifa eden isimleri parmakla sayıyoruz.
Yaptığı haberin Müslüman gençlerde oluşturacağı etkiyi hesap eden, vereceği bilginin ciddi bir boşluğu dolduracağına inanan, mesajı önceleyen, dertli ve duyarlı gazeteci kardeşlerimize rastladığımda çok mutlu oluyorum.
Bu gazetecilerden bir tanesi Adem ÖZKÖSE kardeşimiz. Dar imkanlarla yerine getirmeye çalıştığı mesleğini kulluk bilinciyle paralel götürebilen önemli bir dostumuz. Bildiğim bir çok yüksek ücretli iş teklifini idealleri uğruna reddedebilmeyi başaran ender bir gazeteci.
Adem, eğer bu güne kadar yaptığı nitelikli dış haberleri, farklı bir sunum ve servisle hazırlamayı kabul etseydi, hem popülerliğini hem de kazancını arttırmayı başarabilirdi. Ama o, Müslüman sorumluluğuyla İslami perspektiften bizleri bilgilendirmeye çalıştı.
Bazen, Irak zindanlarından duygulu tablolar aktardı, bazen de direniş gruplarının umut ve direncini… O’nun kaleminden Afgan cihadını hissetmeye çalıştık. Şehit Taliban komutanının son mesajlarını ondan aldık. Bazen bir Çeçen komutan röportajıyla karşımıza çıktı, bazen de Ortadoğu’dan bir alimin tespitlerini aktarırken…
O, Hristiyan bir rahibin imanı neden seçtiğini duyurarak da topluma ciddi mesajlar verdi. Haberlerinde adeta “İslam cevherinin belki farkında değilsiniz ama bunu farklı inançlar keşfediyor.” diyordu.
Filistin cihadının bir çok önemli ismiyle de görüşebilen Adem kardeşimiz şu anda son Gazze saldırılarından dolayı Gazze’de… Çok ama çok değerli izlenimlerini bizlerle paylaşıyor. İzlenimlerini değerli kılan ve diğer yaptığı başarılı işlerden ayıran, herhalde siyonistlere karşı zafer kazanan bir beldeden sesleniyor olması.
O şimdi gençliğimizin hayallerini bir bir gerçekleştiriyor. Yiğit Kassam komutanına sarılıyor, Şehitlerin annesinin duasını alıyor, hasret çektiği babasına kavuşan Filistinli kızın sevincini yaşıyor. Ancak küçük kupürlerini görerek ah çektiğimiz meşhur Gazze mitinglerinden birisinde yer alıyor. Şehid Şeyh Ahmed Yasin’in evinde oğluyla görüşüyor. O büyük öğretmenin öğretilerini dinliyor ve yazıyor.
Binlerce dolar harcırahla dış seyahatlere çıkıp otel odalarından haber hazırlayanların popüler ve saygın kabul edildiği günümüzde, cebindeki sınırlı paraya rağmen ümmete zafer coşkusunu aktarmaya çalışan Adem Özköse’nin bu tercihine gerçek değer inşallah verilecektir. Niyetini salih tuttuğu müddetçe, değer verenlerin en yücesi Allah(c.c.) tarafından inşallah çalışmalarının karşılığını alacaktır.
Adem kardeşim, gerek bizzat görüşerek, gerekse mektupla röportaj yaptığı Şehid Abdulhalim Sadulayev, Şehid Ebu Hafs, Şehid Molla Dadullah’la, ayrıca evini ziyaret ettiği Şehid Şeyh Ahmed Yasin’le inşallah cennetlerde kucaklaşır.
Küresel İslami mücadeleye hiçbir komplekse kapılmadan kendi kabiliyetine göre katkı sağlayan gazeteci Adem Özköse’ye, yeryüzünde zulme direnen Müslüman ailesinin fertleriyle bizleri buluşturduğu için teşekkür ediyorum. İmrenerek takip ettiğimiz çalışmalarını yılmadan, bıkmadan ısrarla sürdürmesini temenni ediyor, istikamet üzere kalmasını Rabbimden diliyorum.