ABD ve temsil etmiş olduğu haçlı batı zihniyeti bugün yeryüzü için büyük bir tehdit unsurudur. ABD’nin emperyalist ve yayılmacı politikalarının son kurbanı Irak ve Irak halkıdır.
Dördüncü yılına giren işgal sürecinde Irak coğrafyası insanlık için utanç verici hadiselere şahit olmuştur. Irak’ta pazaryerleri, düğün alayları, cenaze törenleri bombaların hedefi olmuş, evler, mescidler bir tarih yok edilmiştir. İnsanlar, çocuk, kadın, genç, yaşlı demeden öldürülmüş, insanlık için utanç verici işkenceler gözlerimizin önünde işlenmiştir.
ABD’nin demokrasi ve özgürlük tanımını merak edenlerin, Irak’a ve Ebu Gureyb hapishanesine bakması yeterli olacaktır.
Ebu Gureyb işkence hanelerinde yaşananların canlı bir tanığı olan Hacı Ali El-KAYSİ, ile tutuklanma sürecini, Irak’ta yaşananları ve biz kardeşlerinden beklentilerini konuştuk. Sohbetimize Iraklı gazeteci Casim Mehdi ŞEMMERİ görüşleri ile eşlik etti.
Sayın Hacı Ali El-Kaysi, bu coğrafyadaki müslüman kardeşleriniz adına sizlere hoş geldiniz diyorum.
-Allah razı olsun. Gerçekleştirdiğiniz bu geceden dolayı çok mutlu olduğumuzu söylemek istiyorum. Bir çok devletin, özellikle bazı Arap devletlerinin göstermediği yakınlığı bizlere gösterdiği için, Irak halkının, müslüman Türk halkına şükranlarını iletmek istiyorum.
Bizler, Amerikan işgal hapishaneleri mağdurları derneği olarak, Irak’ta esir ve tutukluların uğradıkları onur kırıcı davranışları anlatmak için buradayız. Irakta, işkal güçleri ve işbirlikçiler tarafından esir tutulan tutsaklar için buradayız. Burada, babası, annesi öldürülen veya tutuklanan bir Iraklı çocuğun, eşini kaybetmiş bir kadının içerisinde bulunduğu sıkıntıları dillendireceğiz.
Irak’ta yaşanan felaketlerin, insan hakkı ihlallerinin ¾’ ü dışarıya yansımamaktadır. Burada yaşananları birinci ağızdan aktarabilme fırsatını bizlere sağladığınızdan dolayı sizlere minnettarız.
Sadece son dört ay içinde 1000’den fazla kadın tutuklandı.
Öncelikle Irak’ta bulunan işgal hapishaneleri hakkında biraz bilgi alabilir miyiz?
– ABD, 26 ana hapishanede tutukluları esir ediyor. Yine kendisinin kontrolünde 76 askeri hapishanesi mevcut bulunmaktadır. Ayrıca 150’ye yakın çeşitli etnik gruplara ait hapishanelerde mevcuttur. Bu hapishanelerde ABD’li her asker hem yargıç, hem hakim, hem de cellat rolünü üstlenmektedir. İşgal güçleri tarafından sadece, direnişle irtibatlı oldukları iddia edilerek tutuklananların sayısı 300bini aşmıştır. Sadece son dört ay içerisinde 1000’den fazla kadın tutuklanarak hapishanelere gönderildi. Sayısız faili meçhuller ve keyfi esir almalar buna dahil değildir. Irak’ta bir insanın tutuklanması için bir yalan, töhmet, iftira, yeterlidir.
Irak’ta Joy İsrail denen şahsa ait, Titan ve Kaysi adında iki güvenlik şirketi var. Tutuklamalar bu şirketler eliyle gerçekleşiyor. Esirlerin sayısı artıyor ki, bilanço ve karları artsın. Yine bir çok şüpheli uluslar arası irtibatları olan organizasyonlar Irak’ta keyfi tutuklamalar ve sorgulamalar gerçekleştiriyor. Mesela beni sorgulayan birisi, israilli olduğunu, batı yaka ve Gazze’de görev yaptığını söylüyordu. Kafasında da kippa vardı. Güney Afrikalı bir yargıç gelip sorgulamalara katılıyordu. Bu da işin boyutlarını anlayabilmemiz açısından önemli.
Bu tutuklamaların gerekçesi olarak ne gösteriliyor?
– Bir kere, her Iraklının tutuklanması muhtemel olan bir ortamdan geliyoruz. Irak’ta tutuklanan bazı tutsakların tutuklanma gerekçesi, ABD tankına öfke ile bakmaktır. Bu tutanaklara geçmiş bir ifadedir. Bir tank düşünün insanların evlerini, araçlarını yıkmış, tarlalarını talan etmiş, insanlarını öldürmüş. Ve bu insanlar en az olarak, en küçük bir tepki olarak sadece tanka sert, kötü bakıyorlar. İşte bu bakışta, Irak’ta tutuklanma gerekçesi olarak tutanaklarda yerini almıştır.
Biz şuna inanıyoruz ki, insanların Irak’ta tutuklanmasındaki ana amaç, Irak halkının onurunu kırmak, yıldırmak, direncini yok etmektir. Bu sebeple çok sayıda kişi tutuklanmaya çalışılıyor. Eğer bilgi edinme amacı güdülse, soruşturmanın avukat aracılığı ile olması gerekir, işte sorulan suallerin buna yönelik olması gerekir. Ama öyle gerçek öyle değil.
Casim M. ŞEMMERİ : Irak’ta insanlar şu gerekçeler ile tutuklanıyor: Irak’ta çiftçi kadınlar gözlerinin göründüğü bir elbise giyerler. Bahçede odun toplarken iki çiftçi kadını öldürdüler. Buna gerekçe olarak, elbiselerinin direnişçilerin elbiselerine benzediği açıklaması yapıldı. İki hafta önce ABD işgal askerleri Beled kentinde, dördü çocuk on bir kişilik bir aileyi öldürdü. Buna gerekçe olarak da “el-kaide takibindeydik.” açıklaması yapıldı.
Ebu Gureyb dışında da bir çok hapishane olduğundan bahsettiniz. Buralarda ki uygulamalar nasıl ?
– Amerikan işgal hapishaneleri mağdurları derneği olarak öyle tutsaklarla karşılaştık ki, sonunda şu kanaate vardık. Irak’ta basına yansımayan, Ebu Gureyb’de yaşananlardan çok daha vahim insanlık dışı uygulamalar var. Örneğin Akra hapishanesine Irak’ın Guantanamosu diyorlar. Buralarda, özellikle ABD üslerinde ki hücrelerde yaşananların çok daha vahşice olduğunu artık biliyoruz. Irak’ın yeniden imarından sorumlu ABD kongresi üyesi bir koordinatör, ABD’nin Irak’ta hapishane imarından başka bir şey imar etmediğini itiraf etti.
Birazda sizin yaşadıklarınızı öğrenmek istiyoruz. Tutuklanma sürecinizden ve yaşadıklarınızdan bahsedilir misiniz?
– Sadece Ebu Gureyb ve benim yaşadıklarıma odaklanmadan şunu görmemiz gerekir. Benim yaşadıklarımdan kat kat fazlasına muhatap olmuş kardeşlerim var o hapishanelerde. Irak tamamen açık bir Ebu Gureyb haline gelmiştir. Açık bir hapishane ve işkencehane haline gelmiştir.
Yinede yaşananların ifşa edilmesi açısından, yapılan muamelelerden bahsetmenizin önemli olacağını düşünüyorum.
– Ben, 2003 yılının 12. ayında tutuklandım. Camiye giderken, mescidin yanında, arandığımı söyleyerek tutukladılar. Ebu Gureyb hapishanesine götürüldüğümde bana sorulan ilk soru Şii’misin, Sünni’mi oldu. Oysa ben tüm ömrüm boyunca böyle bir soruya muhatap olmamıştım. Irak’ta kimse size böyle bir soru sormaz, gündemimizde yoktur yani…
Bana yöneltilen ikinci soru, suçlama ise antisemitist, olduğumdu. Oysa biz Sami ırkının insanlığın atası olduğuna inanıyoruz. Her hangi bir nefretimizin olması beklenemezdi. Sonra bizi muhacir denen bir yere naklettiler.
Ben şunu gördüm ki, Ebu Gureyb hapishanesinde yapılan işkencelerin, onur kırıcı davranışların hiç birisi ferdi değil. Yani gardiyan ve askerlerin bireysel tercihlerine bırakılmış değil. Yapılan her şey planlı ve sistematik bir şekilde uygulanmaktaydı. Daha önce eğitim aldıklarını anlayabiliyorsunuz. Aklınıza gelebilecek her türlü işkence yöntemine maruz kaldım. Çırılçıplak soydular, elektrik verdiler, dövdüler, hakaret ettiler, onur kırıcı yöntemler uyguladılar. Tüm bu yaşananlardan 5 ay sonra bana yanlışlıkla tutuklandığım ifade edildi ve serbest bırakıldım.
Sol elinizi kullanamamanız bu işkencelerden sonra mı oldu?
– Yakalandığım dönemde elimden cerrahi bir operasyon geçirmiştim. O halde iken tutuklandım. Elim sarılı bir haldeydi. Askerlere antibiyotik kullanma ihtiyacım var dedim. ABD askerleri de yeni ameliyattan çıkmış elime botlarıyla basarak al sana amerikan aspirini diyerek gülüyorlardı. Bu sebeple gerekli tedavisi yapılamadığı için elim bu şekilde sakat kaldı.
Irak’ta ki tüm şiddet eylemlerinin müsebbibi işgal güçleridir.
Bu barbarlığa, Irak halkının gösterdiği tepkiye, direnişe de terör diyorlar. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
– ABD işgal askerleri tek günde 400 cami yıktılar. Hem de içersinde namaz kılanlar ile birlikte. Mushafları yırtıp yaktılar.
Bir keresinde ABD işgal güçleri Yermük’te bir evi basıyor. Yıkıyor, yağmalıyor. Evin 14 yaşında ki yaralanan çocuğunu alıp götürüyor. İkinci gün, bir ceset getiriyorlar. Alın bu sizin çocuğunuz diyorlar. Annesi cesedi yıkarken bakıyor ki bu kendi oğlu değil. Diyorlar bu bizim çocuğumuz değil. ABD askerleri o zaman bunu alın, kime ait olduğu anlaşılıncaya kadar buzdolabında saklayın diyerek alay ediyorlar. Onlar, herhangi bir Iraklıya işkence yapıldığı hatırlatıldığında alay eder gibi “biz yüzlercesine yaptık, bunu nasıl ispatlayacaksınız ki? ” diyen zalim bir düşünce yapısına sahipler.
Tüm Irak halkı aşağılanmaya, onur kırıcı davranışlara maruz kalmıştır. Her eyleme bir tepki olacaktır. Ama şu unutulmamalıdır ki Irak’ta meydana gelen tüm şiddet eylemlerinin müsebbibi işgal güçleridir. Örneğin bir alim vardı. Silahlı direniş taraftarı olmayan, ılımlı biriydi. 500 talebesi vardı. Bu alimi ailesiyle tutukladılar. İşkenceler yaptılar. Ailesine gözleri önünde tecavüz ettiler. Sonra bu alimi serbest bıraktılar. Şimdi salıverildikten sonra bu alimden nasıl mutedil olması beklenebilir.
Casim M. ŞEMMERİ : Irak’ta işgale karşı koymak, direniş, uluslar arası yasalara göre bir haktır. Bush şöyle demişti : “ Benim ülkem işgal edilirse onun için savaşırım.”
Evet müslümanların tahammül edemedikleri bir konu burası. ABD askerleri ve bazı işbirlikçi güçler Iraklı kadınlara tecavüz ettiler. Siz Ebu Gureyb hapishanesindeyken bu tür saldırılara şahit olduğunuzdan bahsetmiştiniz. Neler yaşanıyordu orada ve kadınlara karşı yapılan saldırıların sebebini nasıl yorumluyorsunuz?
– Kadınlar koğuşu yedi metre uzağımdaydı. Onlar en çirkin işkence ve tecavüzlere maruz kalırken şahit oluyor, demirleri sıkarak Allahu Ekber demekten başka bir şey yapamıyorduk.
Oğlunu, kardeşini, yakınını yakalamak istedikleri zaman bir bayanı tutuklayıp rehine olarak kullanıyorlar. Bu şekilde direnişe olan desteğin kesileceğini düşünüyorlar. Birde müslümanlar için, müslüman bir kadının ne kadar önemli olduğunun farkındalar. Bir kadının tutuklanmaması için yüzlerce erkeğin ölebilmeyi göze aldığının bilincindeler. Bu sebeple bir kadını esir alarak infial oluşturmak istiyorlar. Kargaşaların, çatışmaların dolayısıyla şiddetin körüklenmesini amaçlıyorlar.
Tutsak kadınlara sahabe gözüyle bakılmasını sağladık.
Bu mağdur olan hanım kardeşlerimiz nasıl bir psikoloji içerisindeler?
– İlk başlarda bu kadınlardan intihar eden, akli dengesini kaybedenler oluyordu. Halkın da bakışı iyi olmuyordu. Ama bizim derneğimizin çalışmaları sonucunda bu değişti. Çabalarımız, alimlerin fetvaları ile bu kadınlara mücahide, sahabe gözüyle bakılmaya başlandı.
Irak’ta kültürel değerlerinde yağmalandığını, Irak birikiminin yok edildiğine de şahit olduk. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
– İçinde, Babil, Ninova, Sümer, Asur dönemlerinden kalmış kabartmalar, tabletler, heykeller, altın ve gümüş Ur sikkeleri ve Abbasi dönemine ait eserler bulunan Bağdat müzesi ABD askerleri tarafından yağmalandı. Irak’ta birikimli şahsiyetler, Irak halkına yön veren, kalkınmasının mimarı olabilecek kişiler bir bir öldürüldüler. Alimler, kimyagerler, biyologlar, akademisyenler, öğretim görevlileri tutuklanarak yok edildiler. Irak geçmişinden kopartılmaya, dışa bağımlı hale getirilmek isteniyor.
İşgali benimseyenlerin dini, imanı, mezhebi olamaz.
Irak’ta son dönemde yaşanan iç çatışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Biz şuna yüzde yüz inanıyoruz ki Irak halkının yapısı parçalanmaya müsait değildir. Ve Irak’ta ki çatışmalar etnik bir savaş asla değil. Çatışma işgal güçleri ve yandaşları ile işgale karşı koyanlar arasında geçmektedir. Biz Iraklılar olarak şuna inanıyoruz. İşgali benimseyenlerin dini, imanı, mezhebi olamaz. ABD’nin bizzat kendi araştırmalarında, Irak halkının işgale %90 oranında karşı olduğu ve işgalcilerin Irak’ı terk etmesini istedikleri sonuçları çıkmıştır.
Bu sebeple ABD’nin Irak’ta sahneye koymaya çalıştığı son oyun etnik bir çatışma çıkarmaktır. Ebu Gureyb’de kaldığım dönemde 400 tutuklu ile beraberdik. Bu tutukluların içerisinde Şii, Sünni, Irak’ın orta kesiminden, güney kesiminden insanlar vardı. Biz aramızda tutuklu olan Şii imamı namaz kıldırması için önümüze geçirdik. Namazdan sonra askerler onu dışarı çıkardılar, aramızdan ayırdılar. O’na, “senin mezhebin farklı nasıl onlara namaz kıldırabilirsin.” demişler.
Irak halkının yaşantısı hakkında bilgi alabilir miyiz?
– Irak’ta ABD hiçbir şey inşa etmiş değil. Aksine alt yapıyı, devlet müesseselerini yerle bir ettiler. Irak halkı her türlü desteğe muhtaç. Planlı olarak açlık sağlanıyor ve ücretsiz uyuşturucu sağlanıyor. Aklınız alıyor mu hiç? Hangi ülke bu kadar pahalı olan uyuşturucuyu bedava dağıtabilir.
Yıllardır dostane ilişkiler içerisinde olan, birbirlerinden kız alıp veren kesimler arasında etnik çatışma çıkarılmaya çalışılıyor. Tarihi eserler, kültürel değerler yok edildi, talan edildi. Bizler tüm bu yaşananların rasgele olduğuna inanmıyor, aksine planlı ve programlı tasarlandığını düşünüyoruz.
Derneğinize ilgi nasıl?
– 40bin üyemiz var. Irak’ta savaşmayı reddettiği için hapse atılan bir ABD’li de yeni üyemiz oldu. Dünya halkları Irak’ta yaşananlar konusunda bilinçlenmeye başladılar. Bundan dolayı gelecek için umutluyuz. ABD halkından bile bize ulaşan e-mailler, mektuplar var. Mesajlarında, Irak’ta yaşananlar için utanç duyuyoruz diyorlar. Derneğimizin çalışmalarını desteklediklerini söylüyorlar.
Irak’ta gelişen direniş bilincinin önünde ABD duramaz.
Son olarak okurlarımıza neler söylemek istersiniz ?
– Irak’ta artık kadınlar evlenecekleri zaman sıradan elbiseden başka bir şey istemiyorlar. Düğün için harcanacak masrafların direnişe, direnişçilere verilmesini istiyorlar. Bu bilinç ve kararlılığın önünde Allah’ın izniyle ABD duramayacaktır. İşgal Irak’ta yabancı bir unsurdur. Nasıl vücuda batan bir dikeni vücut kabul etmiyor ve dışarı atıyorsa, Irak’ta, Iraklı da, kendisine yabancı olan işgali sona erdirecek ve işgal güçlerini dışarı atacaktır. Siz Müslüman Türk halkının bizlere göstermiş olduğu yakınlıktan dolayı çok memnun olduk. Bizlerden dualarınızı eksik etmeyin.
Casim M. ŞEMMERİ : Resulullah(s.a.v.)’in şu sözünü hatırlatmak istiyorum : “Cebrail(a.s.) bana komşu hakkında öyle tavsiyelerde bulundu ki, komşunun insana varis olacağını sandım.” Bizlerde sizin komşunuzuz. Ve mazlum Iraklı kardeşlerinize destek olmanızı bekliyoruz.
Türkiye halkı bu zor günlerimizde “Irak halkı ile dayanışma gecesi” düzenleyerek, Irak’ın kadınlarını, şerefli direnişçilerini, yaşlılarını sevindirdi. İnşallah aynı duyarlılığı diğer İslâm ülkeleri de gösterir.
Rabbimden sizlere şifa, tüm tutsaklara hürriyet, başta Irak olmak üzere bütün işgal coğrafyalarına da zafer diliyorum.
(Tercüman: Azmi ERMURAT)