Kas
03
Gönderen: admin, Makale, Kasım-3-2012

Besmele ağır sorumluluğu olan bir sözdür. Bir işi, bir eylemi Allah’ın istediği, razı olacağı şekilde yapabilmenin ilanıdır besmele… Konuşurken, yazarken Hakk’ı, hukuku gözetebilmenin, yalan, iftira ve adaletsiz yaklaşımlardan uzak kalabilmenin taahhüdüdür. Besmele, bir kulluk ispatı, sorumluluk bilinci içerisinde hareket edildiğinin göstergesidir.

Evet, her işimiz Allah’ın adıyla olmalı. Sadece bir işe koyulurken dille alışkanlık olarak bismillah demek değildir, Allah’ın adıyla başlamak.  O’nun adıyla olması demek, O’nun belirlediği sınırlar gözetilerek, emrettiği gibi yapmak demektir, O’nun istediği şekilde durabilmek, olabilmek demektir.

Besmelenin sadece dille söylenen alışkanlıklardan öte, Tevhidi bir eylem olduğu anlaşıldığında, tek referans kaynağının, giriştiğimiz işin Rabbinin sadece Allah olduğu müşahede edildiğinde, o dillerden dillere yayılan ama toplumsal ıslaha katkısı olamayan kutlu söz inanıyorum ki tesirini göstermeye başlayacaktır.

Milat gazetesinde ilk yazımı yazmaya oturup dilimden bismillah döküldüğünde, bu düşünceler aklıma geldi. Kalemimden dökülen her kelimenin bu kutlu sözle uyumlu olması gerektiği hissiyatı beni kuşattı. Kimsenin alkışı, pohpohlaması ve kayırmasını düşünmeden, ürkebilecek kişi, kurum ve kuruluşları hesaba katmadan, inandığım doğruları o doğruları duymayı bekleyen insanlarla paylaşabilmenin sorumluluğu ile irkildim.

Çevresel baskı, ekonomik kaygılar, fikirsel yönden kıskaca alınma, eğer söylemlerimizde bir eğilme, bir sapma yapacaksa, yazmaya hiç başlamamanın daha hayırlı olacağını düşünüp irademi kontrol ettim.

Sahih bir bilgiyi okurlara aktarabilmenin telaşını yüklenmiş bir yüreğin, bu zorlu imtihan dünyasında aynı hassasiyet içerisinde devamlı kalabilmesinin zor olduğunu da bilmekteyim. İşte bu noktada siz dostlar devreye girebilmeli, uyarı, nasihat, yönlendirme ve hatırlatma desteğinizi gösterebilmelisiniz.

“Çok konuşan çok hata yapar” kabilinden düzenli yazmak bu tür riskleri de barındırmaktadır. Gerçek dostlar, kardeşlerinin hataya düşmesini bekleyip bayram yapan değil, o hatayı giderebilmenin ve örtebilmenin telaşına sahip olan kişilerdir. Beni yazmaya sevk edense, çevremde bu tür dostların sayısının fazla olmasıdır. Beni kardeşçe arayacak, mesajları ile hatırlatma görevini gerçekleştirecek dostlarımın dostluklarına olan güvenimin yazma kararımızda ciddi bir etken olduğunu söyleyebilirim. Rabbime, bana böyle ahlaka sahip dostlar nasip ettiği için hamd ediyorum.

Şu bilinmeli ki biz ne bir tüccar, ne de bir tezgâhtarız. Sadece sözü olan, söyleyeceği olan, kendisine yemin edilen kalem vesilesiyle hakkın ve sabrın tavsiye edilmesi görevini yerine getirmeye çalışan, sorumluluk duygusu taşıyan Allah’ın kullarıyız. Çağın etkili bir propaganda aracı olan medyayı inançlarımız doğrultusunda değerlendirip, tahrip eden, yanlış yönlendiren yayınların sebep olduğu zihinsel ve fikirsel sapmalara gücü nispetinde karşı durabilmeyi dert edinmiş okuyucu dostlarıyız.

Kalem sahibi kimseler, ancak fikirlerinin yaşaması pahasına bedel ödemeyi göze alabildikleri zaman birçok büyük işler yapabilirler. Allah yolumuzu açık etsin…


Comments are closed.