Mısır’da büyük bir dram yaşanıyor. Kardeşlerimiz Kur’an’ın tabiriyle mallardan ve canlardan kayıplar vererek imtihan ediliyorlar. Bizler, ekranlardan gördüğümüz sahnelere karşı yumruklarımızı sıkıyor, gözyaşı döküyor, dualar ediyoruz. Yapacak başka bir şey üretemediğimizden, imkânsızlığın, çaresizliğin kuşatmışlığı ile kahreder pozisyonda demir atmış bekliyoruz.
Bu çaresizlik perdesini bir parça yırtmaya çalışan Müslümanlar ise saflarını belli etme adına zalimlerden beri olduklarını ilan ediyor, düzenledikleri etkinliklerle duyarsızlık dumanın bir nebze dağılmasına katkı sağlamaya çalışıyorlar. Attıkları sloganlar ve ifade ettikleri sözlerle nerede durduklarını ilan ediyor, çevreden bu halkaya birilerinin katılabilmesinin mücadelesini veriyorlar.
Önemsenmesi gereken bu çabalar asla boş ve faydasız olarak görülmemeli, bu toplumun Müslümanlarını bir iç eğitimden geçirmesi, çocuklarımızın, aile fertlerinin bilinçaltına Hak, adalet, zulüm, cihad, şehadet gibi kavramların yerleştirilmesi açısından önemsenmelidir.
Miskin, donuk, umursamaz çoğunluğun içerisinden sıyrılarak kalbi yumuşatan, kulluğu hatırlatan, sorumlulukları ortaya çıkartan eylemlilikler içerisinde bulunmak ilk olarak kendimiz için gerekli ve elzem görülmelidir. Bu duyarlılık bilincini yeşerten tepkiler ileride muhtemel karşılaşılacak imtihanlara karşı okul işlevi görmekte, “ümmet dayanışması”, “İslami hareket”, “Kur’an’i inkilab” gibi kavramların gündemimize girmesine katkı sağlamaktadır.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, destek olunduğu iddia edilen Müslümanların ilke ve söylemlerine muhalif çağrılardan kaçınmak, mağduriyet yaşayan hareketin duruşuna aykırı enstrümanları kullanmamak olmalıdır. Bu hassasiyet aynı zamanda bizler ve etkinliklere davet ettiğimiz kitle içinde oldukça önemlidir. Hayatın her alanını Rabbimizin rehberliğiyle inşa etmek durumunda olan Müslümanlar, ilmik ilmik ördükleri islami kimliği hiçbir mağduriyet tablosu uğruna feda etmeyi göze almamalıdırlar.
İşte Mısır’da darbeyle yönetimden uzaklaştırılan, mensupları ve gönüldaşları şehid edilen İhvan’ul Muslimin hareketi’ne sahip çıkarken de bu hassasiyetlerin gözetilmesi gerekmektedir. Kurucu liderlerinin işaret ettiği değerler gün gibi açıkken, devlet başkanı Muhammed Mursi meydanlarda “Anayasamız Kur’an’dır, önderimiz Resulullah’tır, yolumuz cihaddır, Allah yolunda ölmek en büyük gayemizdir. Hepsinin üstünde amacımız Allah’ın rızasıdır.” diye haykırıyorken, böyle bir hareketi demokratik hak, demokratik mücadele söylemleriyle savunmaya kalkışmak zulüm olacaktır.
Önce Allah’ın huzurunda sonra halkının huzurunda İslam şeriatının mutlaka uygulanacağına dair yemin eden Mursi, Mısır halkının İslam şeriatını tam anlamıyla yansıtmayan bir anayasayı asla kabul etmeyeceğini deklare etmiş, anayasanın 2. Maddesine de “İslami Şeriat ilkeleri, mevzuatının başlıca kaynağıdır.” hükmünü eklemiştir.
İslami adalet ve esenliğin bölgede hâkim olması, böylece bu başarılı modelin çevre ülkelerine de yayılma riskine karşılık boğulmaya çalışılan İhvan’ul Muslimin hareketi, batılı değerlerin inşa ettiği demokratik değerlerle savunulmamalıdır.
Eylemlerimiz, İslami değerlere, ilkelere sadakat amacı taşımalıdır. Çünkü İhvan, İslam’a sadakatinin bedelini ödemektedir. Bu onurlu duruş ve kararlılık iftiharla kitlelere anlatılmalı, nasıl dimdik durulması gerektiği yaşanılan acılar üzerinden gündemleştirilmelidir.
Her meydanın Adeviyye olduğuna vurgu yapanlar, Adeviyyenin yiğit insanlarının söylemlerinden uzak organizeler yapamazlar.
Günümüzde siyasi partiler zaten kendi örgütleriyle aşkın bütçelerini kullanarak istedikleri konuda mitingler yapabilmektedir. Hiç bir politik hesabı olmayan bu toprakların İslami kimliğe tutunmaya çalışan insanlarının Allah için bir araya geldiği toplantılarını parti mitinglerine dönüştürme hakkını kimse kendinde görmemelidir.
Ulusçuluğa sövüp, ümmet ümmet dedikten sonra ulusal sembolleri toplantılarda baş tacı etmenin tutarsızlığından vazgeçilmelidir.
Mısır’ın yiğitleri inandıkları istikamette duruyor ve o uğurda hayatlarını feda ediyorlar. İnşallah Şehid oluyorlar. Ama ey bu mahallenin kükreyenleri, siz değişken, omurgasız yaklaşımlarla bölgenizde dosdoğru bir karış bile yol alamıyorsunuz. Aksine, Kur’an okuyan, Tevhidi gelenekten yetişen gençlerin, kadınların yönünü değiştirmeye kalkışıyorsunuz.
Size son sözüm; nereye eklemleniyorsanız oraya çekin gidin. Ama diri, samimi, muvahhid zihinlerin yakasını bırakın. Onların vebalini de yüklenecek kadar cesur olmayın.