Suriye üzerinden gelen IŞİD dalgası Ayn el-Arap bölgesine dayandığı günden beri süreç bu topraklarda farklı hesaplarla konuşulmaya başladı.
PKK-PYD çizgisinin “Kobane” dedikleri, aslında yüz yılı aşkındır Osmanlıların ve Arapların Ayn el-Arab ismiyle andıkları bu bölgede yaşananlar, Esed zaliminin yaptıklarını, Irak’da üretilmiş Maliki diktatörlüğünün zulmünü, ABD ve müttefiklerinin IŞİD ayağına bombalayarak öldürdüğü masum sivil halk ve yerli direnişçileri gölgelemiş gözüküyor.
200bin kişilik Ayn el-Arab’daki çatışmalar, doğu ve güneydoğu bölgesi başta olmak üzere tüm illerde ayaklanma ve hareketliliğin yaşanmasına, çözüm süreci denen gidişatın olumsuz etkilenmesine sebep oldu.
Bağdat demiryolunun inşası sırasında “Bağdat Demiryolu Şirket-i Şahane-i Osmaniyesi”nin Ayn el-Arap’ın yakınına kurduğu demiryolu istasyonuna verdiği “kompany (Company)” adının bozuk teleffuzla “Kobane” halini aldığı şehir çok eski tarihlerden beri Ayn el-Arap; “Arapların baharı” veya Osmanlının “Arap Pınarı” dediği bir yer.
Aslında çatışma bölgelerinden bir bölge, Suriye ve Irak’ta açılan cephelerden bir cephe olan Ayn el-Arap’ın neden Haleb’in, İdlib’in, Dara’nın, Hama’nın ve Keseb’in önüne geçirilmeye çalışıldığı üzerine düşünmek gerekiyor.
Sormamız lazım değil mi; siz acılardan rahatsızsanız, şiddetin zarar verdiği insanları düşünüyorsanız niçin bu kadar sene sustunuz diye… Baas rejimi 50 yılı aşkındır Kürt halkını insan yerine koymazken nerelerdeydiniz diye… Bu zalimi devirmek için halk sokaklara çıktığında niçin bu rejimle işbirliği yaptınız diye…
Kafalar karışık, zihinler dağınık bir halde… Bölgede yaşananlar belli bir planın sonucu olarak mı bu hale geldi, yoksa hadise Ayn el-Arap’a dayandığında buradan fırsat kapma anlamında yeni yol haritaları mı hazırlandı?
İhtimallerden hangisi gerçek olursa olsun görülen şu ki; İslamla, Kur’an’la sorunu olan, Laik, seküler bir kültürü prensip edinen azgın ve kukla PKK/PYD çizgisi konuyu bölgenin İslamla hesaplaşma yönüne çevirmeye başlamıştır.
Refah partisinin dindar bölge insanının oylarını büyük ölçüde aldığı dönemden sonra Türkeş’le yaptırılan ittifakla ilk kırılma gerçekleşmiş, Çiller döneminde yaşatılan acılar, Hizbullah örgütü süreci ve Uludere hadisesiyle birlikte İslam düşmanı PKK’ya adeta prim kazandırılmıştı. Bugün örgüt, IŞİD üzerinden yürütülen propagandayla süreci, bölgenin İslam damarının kesilmesinin son halkalarından birisini oluşturmak için kullanmaya çalışıyor.
Her çarşaflıyı, sakallıyı, yani Müslümanı hedef gösteren Laik örgüt PKK ve unsurlarının, başta Mustazaf-Der olmak üzere bölgenin tüm İslami oluşumlarına saldırmaya başlaması, şımarmış, küstah bir ruh halinin göstergesidir.
Başta batılı emperyalist ülkelerce şımartılan ve işaret verilen taşeron örgüt bu hal ve söylemiyle Kürt halkının temsilciliğini üstlenmiş konumunu sağlamlaştırmak istiyor. “Sizi kafa kesen, katleden IŞİD’e karşı biz savunuyoruz” yaygarasıyla kendi halkına sahte kahramanlık hikâyeleri sunmaya çalışıyor.
Dindar halkın inanç değerlerini karşısına almaya cesareti olmadığı için “IŞİD” söylemi üzerinden İslama ve Müslümanlara saldırıyor.
Allah’la sorunu olanlar, kahrolsun İslam demek isteyenler, buna yürekleri yetmediği için bugün IŞİD kahrolsun diyorlar.
Biz Müslümanlar adiliz, ilkeliyiz, merhametliyiz. O kutsal ölçümüz ABD’ye de isyan eder Siyonistlere de, Baas zalimine de, tüm diktatörlere de, ışid zihnine de…
Katil israil, ABD, Sisi, Maliki, Esed diyemeyenler; Dersimin müsebbiplerini halen önder görürken, samimi değilsiniz sizler geçici bir projeye söverken…