Nis
24
Gönderen: admin, Makale, Nisan-24-2013

Ülke ABD toprağına döndü. Adana İncirlik üssünden sonra Malatya Küreciğe füze kalkanı yerleştirildi. Kahramanmaraş, Gaziantep ve Adana’ya Patriot bataryaları ve onların başına da yüzlerce asker konuşlandırıldı.

Başbakan Erdoğan, Bulgaristan’ın dik bir duruş göstererek kabul etmediği bataryalara onay verdiğinde Patriotların bölgesel savunma amaçlı olduğunu herhangi bir ülkeye istianen yerleştirilmediğini açıklamıştı. Abdullah Gül’de protokolde yazan İran tehdidi ifadesini terör tehdidi şeklinde değiştirmenin memnuniyeti ile olayı doğal bir savunma sistemi olarak ifade etme ihtiyacı hissetmişti.

Suriye’den gelecek scutların da işin içine çekilmesiyle gayet normalleşen NATO işgali, çağın yeni işgal konseptine uygun olarak kibarca yapılmıştı.

Erdoğan, önce haberim yok dediği bu füze rampalarına daha sonra uç söylemlerle sahip çıkmış, “Şu anda bizim topraklarımız aynı zamanda NATO’nun da topraklarıdır. Sayısal olarak ne kadar buraya NATO asker gönderir ve güvenlik elemanı gönderir, onu şu anda bilmemiz zaten mümkün değil. Önemli de değil. Ama bunun için NATO’nun bir şu anda uygulaması olacağı için de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden herhangi bir izne de gerek yok.” ifadeleriyle de, dünya üzerinde işgal ve katliamların sorumlusu olan bir örgütü yani NATO’yu ülke topraklarıyla ilişkilendirmişti.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in  “Patriotların mülk sahibi yani sistemin sahibi NATO’dur. Tabii ki diğer ülkelerden bu konuda uzmanlar gelecek. Bu uzmanlar asker uzman da olabilir. Yurt dışından asker gelecek mi gelecek. Uzman insanlar gelecek ama ‘bunun tetiği kimde olacak’ diye sorarsanız tetiği bizde olacak. Bizim Genelkurmayımızda olacak. Tetik bizim askerimizde olacak” sözleri cehaleti göstermiş, suçluluk psikolojisinin sebep olduğu gerçek dışı ifadeler savrulmaya başlamıştı. Tetiği olmayan, programlanan bir sistemi “tetiği bizde” ciddiyetsiz açıklamasıyla savunan Çelik’i daha sonra NATO genel sekreteri tekzip etmiş “Kontrol ve kumanda’nın NATO’da olduğunu” açıklamıştı. Zaten patriotlarla beraber ülkeye bini aşkın yabancı askerin giriş yaptığına baktığımızda mesele de daha iyi anlaşılmaktaydı.

Üs sayısı işgal altındaki Irak’tan çok daha fazla olan Türkiye, Adana’dan İzmir’e İstanbul’dan Konya’ya, Balıkesir’den Sivas’a, 40`a yakın noktasında NATO ve ABD’nin irili ufaklı üsleri ve radarlarıyla sarmalanmış bir durumda. Bu üslerde görev alan binlerce asker dışında CIA ajanlarının yoğun şekilde bulunduğu da tahmin ediliyor.

Bu zillet hali, halkı bir yana bırakın muhalif kimlikleri ile sisteme karşı net durması gereken Müslümanlar tarafından bile görülmemekte, Ankara, Davutoğlu merkezli dış politika anlayışıyla Suriye iç savaşını yönetmeye kalkışılmaktadır. Hadiselere Washington, Ankara, Davutoğlu ekseninde bakan İslami çevreler sağlıklı bir dil geliştirememekte ve tutarlılıklarını kaybetmektedirler.

Irak’ta savaşa hayır eylemleri ile sol çevrelerle ortak muhalefet gösteren çevreler, Malatya Kürecik füze kalkanı yerleşim projesi için başlatmayı vaat ettikleri eylemselliği gösterememiş, teşebbüs eden Müslümanları ise zamansız, hatalı adım atmakla itham etmişlerdi.

Irak’ta işgale karşı savaşan direniş gruplarına sürekli tereddütlerle yaklaşan, ölçüsüzlükle itham etmeyi eksik etmeyenler, Suriye konusunda dengeyi kaybetmiş, ölçüsüz şiddet görüntüleri ile toplumu yönlendirmeyi adeta kendilerine şiar edinmişlerdir. Yüzbin kişinin hayatını kaybettiği, milyonların yurtlarından edildiği, mezhepsel husumetlerin tohumlarının ekildiği Suriye’de en haklı taraf olan Müslüman Suriye halkı yalnız başlarına ortada bırakılarak ölmeye terk edilmiştir.

ABD’de ölen iki kişi kadar bile haber olamayan, ölümleri normalleşen yüz bin kişiye bir o kadarı daha katılması beklenmekte, harap olan ülkenin bağımlı, istikrarsız bir bölge haline gelmesi sağlanmaya çalışılmaktadır. Bölgede Müslümanları 100 sene geriye götürecek husumetlerin kanatılarak ortaya çıkarıldığı Ortadoğu’yla ilgili projeler, bugün emperyalistlerin bakanı Kerry tarafından basın önünde açıklanmış, Türkiye, İsrail ve ABD üçgeni açıkça deşifre edilmiştir.

Bir ayda üçüncü kez Türkiye’ye gelen Kerry, normalleşme yoluna giren Türkiye-İsrail ilişkilerinin önemi ve ABD’nin bölge politikaları ile ilgisi üzerine çarpıcı açıklamalarda bulunmuş ve şunları söylemişti: “Türkiye bir NATO ülkesidir ve bir NATO ülkesi olan Türkiye’nin bölge barışındaki katkısının büyük bir önemi vardır. Türkiye sınırına Patriot füze bataryalarını yerleştirmemizin nedenlerinden biri de bu ilişkidir. Açıkçası, birbiriyle farklılıkları olan müttefikler bu ayrılıkları bir kenara koyduklarında daha güçlü bir ittifaka sahip olursunuz. Aynı şekilde karşılaştığınız kaygı verici durumlara ve müşterek tehditler karşısında güçlü bir mesaj vermiş olursunuz. Söz konusu müşterek tehditlerden biri de İran. Hiç kuşkusuz ki, bu dostluk ve uzlaşma, İran nükleer programının sonuçları karşısında ayrılığa düşmemizi önler. Bizim Türkiye, İsrail ve Amerika olarak çok büyük ortak çıkarlarımız bulunmaktadır. (Türkiye-İsrail) ilişkilerinin normalleşmesinin getireceği faydalar noktasından bu sürecin en kısa zamanda tamamlanması hepimizin stratejik çıkarları için gerekli bir durumdur.”

Bu açıklamayı boynu bükük dinleyen, kendisine sıra geldiğinde düzeltmeyen Ahmet Davutoğlu ve takipçileri için bu zillet yetmez mi?


Comments are closed.