Mar
09
Gönderen: admin, Makale, Mart-9-2013

Rabbimiz boşuna faiz alıp vermeyi Allah’a ve resulüne harp açmak olarak tanımlamamıştır. O hakikatler bizlerin dünya ve ahiret saadeti için gerekli beyanlardır. Kulak verip tabi olmak huzurlu ve tatmin olmuş bir hayatı da peşinden getirir.

İhtirasın, doymak bilmezliğin ve aldanmışlığın sonucu olarak bulaşılan faiz kurumları, bugün muhatabını soyan, modern eşkıya konumundadır. Vatandaşı zorla, evet zorla aldatarak kendine borçlandıran bu kurumlar daha sonra ömürleri tüketen zorbalıklarla kişiyi sömürmeye başlamaktadır.

“Zorla para verdiklerini nereden çıkarıyorsun” diyenler olabilir. Televizyonlardaki etkileyici, kandırma niyetiyle tasarlanmış kredi reklamlarını gördükten sonra bu iddiamızın hafif bile kaldığını söyleyebiliriz. Meşhur, popüler oyuncuların akılda kalıcı sloganlarla oynadıkları reklamların cazibesini hatırlamalıyız. Kapı kapı dolaşan genç bayanların evlere, iş yerlerine zorla kredi kartlarını bırakma çabalarını da bu iddiamıza ekleyebiliriz.

Bugün Tc. kimlik numaranla, kısa mesajla, bir tıkla anında, kolay kredi dağıtıldığına insanları ikna eden reklamlarla banka kapılarına gelenler kolayca paralarına kavuşmaktadır. Bu paraya kavuşma anı, kuşların çubukla kaldırılmış bir kapanın içine dökülen yemleri yemeye başlaması gibidir. Yemi yiyip karnını doyurduğu sırada ip çekildiğinde kuş artık kafese girmiş ve tuzakçısının eline düşmüş olmaktadır.

Kredi çekenler kapıda karşılanır, kendisiyle ilgilenen kişileri bulur, değer verildiği izlenimi oluşturulur. Ya sonra? Evet, asıl zulüm sonrasında başlamaktadır.

Borcunu birkaç gün geciktirenler kat kat arttırılan faizlerle, cezalarla boğuşmakta, işin ilginç kısmı ise borcunu öğrenebileceği, oturup ödeme planını konuşabileceği artık tek bir muhatap bulamamaktadır. Banka şubelerinde oturan maaşlı köle konumundaki personel “sizinle ilgili bilgiler sistemde gözükmüyor, lütfen müşteri hizmetlerini arayınız” demeye başlar. Yani haciz, icra endişesiyle bankaya koşan insanlar dijital sese yönlendirilir. Anlat bakalım derdini anlatabilirsen. “İşten kovuldum, hastalandım, annem rahatsızdı, kaza yaptım” gibi gerekçeleri anlatabileceğiniz ve ödeme planını tekrar gözden geçirilmesini isteyeceğiniz kişiyi bulamazsınız. Müşteri hizmetleri numarasındaki kadın sesi sizden sadece “git öde git öde” demektedir. Çünkü o, ödenenlerin hiçbir yerden düşürülmediğini bildiği için ne kadar fazladan para alabilirize kendini programlamıştır. Bu aşamada genel bir diyaloğu kimseyle kuramazsınız.

Hele artık işleminiz icralık olmuşsa banka personeli yüzünüze bile bakmaz, elinize bir avukat telefonu tutuşturup sizi bir an evvel başından göndermenin telaşına kapılır. Eşinden boşanma durumuna gelen, canından geçen, artık ölümü bile göze almaya başlayan, bunalmış, daralmış kişiyi merhametli bakışlarla idare edecek ve yol gösterecek kimseler yoktur ortalarda… Oradan umutsuzca çıkıp hayatına son vermesi, yuvasının dağılması kimse için bir anlam ifade etmez. Çünkü bankalar tek bir şey için programlanmıştır hep para, çok para, daha fazla para…

Kimsenin aklına yanlış bir şey gelmesin. Bu kadar detaylı açıklamaları bu konuda mağdur bir kişi olarak yapmıyorum. Rabbime hamd olsun ki hayatımda hiç kredi kartım olmadı ve asla kredi ilişkilerine bulaşmadım. Bankalar benim için daima necaset kurumlar olarak görüldü. Pis ve pislik mekânlar olarak gördüğüm bu yerlerden hep kaçtım, uzak durdum.

Ama siz ne kadar kaçsanız da sosyal ilişkiler neticesinde bu tuzaklara kapılmış insanlara şahit oluyorsunuz. Yıpranmış ve acınası hallere sahip kişilerle karşılaşıyorsunuz.

Evet, açıkça ifade ediyorum; Müslümanlar bankalarla çalışamaz, velev ki çaycı da olsa bankada çalışamaz. Kredi kartı kullanamaz, kredi alamaz. Bu Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarına uyarsa, muttakiler için hazırlanmış cennetler onları beklemektedir.

Yüce Rabbimiz pek çok hikmetten dolayı faizi haram kılmış ve “Faiz yiyen kimseler, kıyamet gününde kabirlerinden şeytan çarpmış kimsenin kalkışı gibi kalkarlar.”(2/275) buyurmuştur.

Bize düşen ise Allah’ın hudutlarına riayet etmek, helal ve haram ölçülerini dikkate almak, ayağımızı yorganımıza göre uzatmak ve kanaatkâr olmaktır. Çünkü dünya ve içindekilerini değil, ahiret merkezli bir hayatı öncelemek, temiz ve helal yolların peşinde koşmak sadece mü’minlerin karakteridir.


Comments are closed.