Eki
22
Gönderen: admin, Düşünce, Ekim-22-2020

Yine birisi içindeki öfkeyi kusmuş ve ashabın güzide şehidi Musab bin Umeyr’i tanımadığını, bilmediğini cahilce sözleriyle göstermiş. Veya bildiğini ve bilerek saldırdığını ilan etmiş.

Farkında mısınız, İslami değerler üzerinden verilen örnekler, yapılan değerlendirmeler, benzetmeler sürekli aşağılama ve hakaret içerikli oluyor. Toplumu açıkça karşılarına almaya cesaret edemeyenler, mizah, karikatür, dizi senaryosu, film içeriği, resim gibi araçlarla bastırdıkları nefret ve öfkelerini belli ediyorlar. Ve bu araçlarla kutsallara yönelik yapılan saldırılar hep yapanın yanına kâr kalıyor. Suç unsuru olarak görülmüyor, toplumsal baskıya maruz kalamıyor.

Oysa, hiçbir dini hassasiyete dayanmadan sadece şahsi görüşü olarak, “kanaatimce futbol bayanlara uygun bir spor değil” diyen bir spor yorumcusu güçlü organize lobiler tarafından linç edilerek çalıştığı spor kanalından atılabiliyor. Bayan voleybolcuların spor kıyafetleriyle ilgili, “Allah’ın örtünün, vücut hatlarınız belli olmasın emrine karşı çıkarak ve kendini teşhir ederek spor yapılamaz” diyen belediye başkanı yoğun hamaset sonucunda milliyetçi partisinden ihraç ediliyor. “Zina etmeyin, 2 nikah kıyın” gibi bir teklifi tuhaf ve itici bir şekilde dile getiren başhekim yardımcısı önce görevinden alınıyor, sonra da mesleğini yapması donduruluyor. Tekzipler, özürler, hakaretler de cabası…

Şimdi tüm bu yazdıklarımdan sonra “İslam’a göre futbol, voleybol eleştirisi doğru mu, doktorun ikinci eş önerisi mantıklı mı?” gibi sorularla lütfen kimse çıkmasın. Bunlar, ayrı bir zeminde konuşulması gereken konular.

Benim burada işaret etmeye çalıştığım, sistemin kendi ilahlarına, kutsallarına yönelik eleştiri ve sorgulamalara asla izin vermemesidir. “Futbol bayanlara göre değildir” tesbitini bir fikir ve düşünce özgürlüğü çerçevesinde bile asla görmüyor olmasıdır. Cahiliye sistemi, eş değiştirmeleri, sevgili edinmeleri özgürlük ve doğal tercih kapsamında görürken, “ikinci bir aile kurun” gibi bir öneriyi düşünce özgürlüğü kapsamında bile tolere edemiyor.

Ama aynı sistemin içinde peygamberle, ashabla, Kur’an ayetleriyle, kutsallarla alay edildiğinde konu kapatılmaya çalışılıyor. Alay eden şahıslar görevlerine, işlerine hiçbir şey olmamışcasına devam edebiliyor. Karikatürist görevinde, köşe yazarı halen yazmaya devam ediyor, siyasetçi makamında… Çünkü fikir ve düşünce özgürlüğü!!!

Sistem, islami değerlere, kutsallarımıza hakaret etme ve ettirmeyi normal görüyor. Bu topraklarda azınlık olan Müslümanlar ise caydırıcı organize bir tepki ortaya koyamıyor. Güner Ümit denen şovmenin program hayatını bitittiren, M.Ali Erbil’i defalarca özür diletip kapı eşik öptürten güçlü örgütlenmelerden oldukça uzaklar.

Bu yüzden inançlara saldırmanın özgürlük değil suç olduğu maalesef pratikte uygulanamıyor.


Comments are closed.