Tem
24
Gönderen: admin, Makale, Temmuz-24-2013

Gezi parkı olayları üzerine bir değerlendirme yazısına başlamış, devamını getireceğimizi sizlere bildirmiştik. Mısır olayları ve Ramazan ayı dolayısıyla geciktirdiğimiz bu yazımıza bugün devam edeceğiz.

Hangi kesimler nasıl bir tavır içerisine girdi:

İslam’i motiflere bile asla tahammülleri olmayan iman yoksunu lâikler: Batı değerlerine göre bir yaşam modeli benimseyen bu kesimin, din adına olan, dine dayanan hiçbir fikir ve uygulamaya tahammülleri yoktur. Dini, sembol ve motiflere indirgeyen geleneksel yaklaşımlar bile bu kesimi rahatsız eder. Ülkenin temel değerleri korunsa da, Başbakan ve ekibi sürekli laiklik ve demokrasi garantisi verse de, bu kesimin huzursuzluğu giderilemez. Cumhurbaşkanlığı köşkünde asla tesettür diyemeyeceğimiz ucube kıyafetler tercih eden first leydi’nin, dini bir kuralı hatırlatan başörtülü hali bile bu kesimin öfkeden parmaklarını ısırmasına sebep olur.

Başbakan’ın “Hamd olsun” vurguları, “Ya Allah Bismillah” başlangıçları, gündeme getirilen Çamlıca’ya ve Taksim’e cami projeleri bu topluluğun öfkelerinin derinlerde birikmesini sağlamıştır. Ramazan ayında toplumda değişen havadan bile homurdanan, ezanlara alerji duyan, her yerde içki içebilme, istediği şekilde giyinebilme ve hareket edebilme arzusunda olan bu güruh, bu davranışlarına yönelik bir yasaklama olmamasına rağmen bazı küçük düzenlemelerden bile rahatsızlık duymuştur. “Bedenim benim, istediğimle yatar, karnımdaki çocuğu da öldürürüm” kontrolsüzlüğüne sahip bu imandan yoksun kesim için ailenin önemi ve üç çocuk teklifleri gibi muhabbetler bile tahammül edilemeyecek yaklaşımlardır.

Şiddet, yıkım ve yağmadan zevk alan hasta ruhlu topluluk: İçerisinde sürekli başkalarına zarar verme arzusu taşıyan bu kesim, mevcut karışıklık ve çatışma ortamını fırsat bilmiştir. Huzur, saygı, paylaşma gibi duygulara yabancı olunduğundan, bu kitle tarafından başkalarının zararından mutlu olunacak tahribatlara girişilmiştir.

Her sabah aile fertlerini iş yerlerine taşıyan, kardeşlerini okullara götüren toplu taşıma araçlarını yakma, çevredeki dükkânlara ve araçlara saldırarak kullanılamaz hale getirme ruh hali üzerinde oturulup düşünülmesi gerekmektedir. Bir insanın anlamsız zarar verme dürtüleriyle sağa sola saldırmasının altında birçok neden aranabilir. Çevresinden ilgi ve sevgi görememiş olabilir. Hayata tutunamayıp, bilgi, beceri gibi özellikleriyle gündeme gelemediğinden, kendisini bir ifade biçimi olarak bu tür şiddete yönlendirmiş olabilir. Hedefsiz, amaçsız bir hayatın olumsuz sonucu olarak da bu sadistçe tepkileri göstermiş olabilir. Ama sebebi ne olursa olsun gezi parkı olaylarıyla fark ettik ki, bir akrabamızın, kapı komşumuzun, mahallemizdeki bir ferdin içerisinde hiçbir meşruiyeti olmayan kontrolsüz şiddet eğilimi bulunmaktadır. Adalet ölçülerini içerisinde barındırmayan bu eğilim ise puslu, bulanık koşullarda kendisini göstermek için fırsatını beklemektedir.

Çevre duyarlılığı taşıyan, ağaç ve yeşil üzerine hassas olan idealistler: Büyük Alışveriş merkezlerinin soğuk duvarlarından rahatsızlık duyan, yeşile, ağaca, çevreye sahip çıkılmasını savunan kesimde gezi parkı olaylarının içerisinde bulunmuştur. Azınlık olan bu topluluk zamanla, darbeci, Kemalist ve şiddet eğilimi içerisinde olan kesimlerin arasında etkisini kaybetmiş, kullanılan bir figür haline gelmiştir. Belki iyi önerilerle katıldıkları eylemlerde zamanla sesleri kısılmış, belirleyici etkileri kaybolmuştur.

Kıyıda köşede kalmış fikirlerini gündeme getirebilme telaşına düşenler: Gezi parkı eylemleri, üzerinde ittifak edilmiş tek bir problemi gündeme getirme özelliğini daha ilk günden kaybetmiş, gösteriler, din karşıtlığı, hükümet aleyhtarlığı üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu kontrolsüz ortamda medyanın yoğun ilgisini fırsat bilen romantik devrim hayali kuranlar ve anti-kapitalist teori sahipleri, kendilerini gösterip taraftar bulabilme telaşına düşmüşlerdir. Bu kesim, normal şartlarda prim yapmayan, tutmayan görüşlerinin reklamlarını yapabilme fırsatı olarak alanları kullanmışlar, alanın derin sahipleri de onları kullanmıştır.

Hükümetin varlığı sayesinde sermayenin yeni temsilcileri olan yandaşlar: AKP ile birlikte değişen sermayenin yeni sahipleri, ekonomik istikrarın kaybolması endişesi taşımış, gezi parkı eylemlerinin aksi istikametinde tepkileri organize etmişlerdir. Artık uğruna mücadele edecekleri bir davaları olmayan, kimliklerini kaybeden, hükümetin dibinde ihale kovalayan bu izzetsiz güruhun korku ve endişesinin temelini sonradan gördükleri paranın kaybı oluşturuyordu. Bunu açıkça söylemeleri beklenmeyen bu kesim, darbe karşıtlığı ve özgürlük söylemleri kamuflajıyla kendilerini ifade etmeye çalışmışlardır.

Bu yeni yandaş sınıfın 11 yıllık AKP iktidarı boyunca oluşmasından dolayı sevindikleri özgürlük ortamından hangi alanda istifade ettiklerinin gündeme getirilmesi gerekmektedir. Cemaatlerine, gençlerine hatta kendi evlatlarına bu süreçte gram faydası olmayan bu topluluk rahat, serbest ortamlar olarak tanımlanan dönemin hesabını ağır bir biçimde vereceklerini maalesef düşünememektedir.

Hükümetin güçlü çekim alanından etkilenerek onu desteklemeye yönelenler: Gezi parkı eylemleri, İslami kesim içerisinde12 Eylül referandum süreciyle başlayan evrilmenin had safhaya çıktığı sonuçları da doğurmuştur. Hükümet karşıtlığına dönüşmüş Taksim gösterilerine karşı Yeşilköy’de Başbakan’ı karşılamak için toplanan kalabalıklar içerisinde bu kesimin temsilcileri de yer almıştır. Daha önceleri sessizce desteklenen demokratik işleyişin unsuru olan partiler için açıkça destek mesajları yayınlanmış, tıpkı referandum çağrısı gibi İslami kuruluşların mensupları AKP mitinglerine dönüşen etkinliklere davet edilmiştir.

Toplumun Taksim ve Yeşilköy(Kazlıçeşme) arasında tercihe zorlanmasına karşı, adil bir duruş ve tavır sergileyerek örnek olması gereken Müslümanların kendi görev alanlarını terk ederek kimliklerini lekeleyecek saflarda gözükmesi onarılması zor sonuçlar doğuracaktır.

Yaşanılan olaylar, Allah’ın dininin davetçileri için toplumu tanımlama, davet dili ve yaklaşımı geliştirme açısından önemlidir. İlahi direktifler doğrultusunda toplumu tevhidi yönde dönüştürmeye talip Mü’minler, esen rüzgârların peşinde sürüklenmeden işlerini yapmaya devam etmelidir. Taraf olmaya zorlanılan safların üstünde bir konumda bulunmanın özgüveni inşallah onları istikamet üzere sabit tutacak, hedeflerine bir adım daha yakınlaştıracaktır.


Comments are closed.