Ara
25
Gönderen: admin, Makale, Aralık-25-2012

Tutulan, rağbet gören anlamındaki Popülerlik, nitelik yoksulluğuna sebep olduğundan geleceğimizi tehdit etmektedir.

Zeka seviyesini düşük tonda tutan, düşünme, muhakeme etme yeteneğini körelten popülarite, insanın çevresini, dünyasını doğru yorumlayabilmesinde tahribata sebep olmaktadır. Estetik ve duygu düzeyinde kalan veya bırakılan insanların üretimlerini ve değerlendirmelerini sığ ve kısırlığa mahkûm eden bu bakış bugün ciddi bir yozlaşmanın da temel sebeplerindendir.

Bir toplumsal sistem dâhilinde anlamların ve beğenilerin üretilip dolaşıma sokulduğu aktif bir süreci ifade eden popüler kültür, esasında başlı başına bir din -hayat tarzı- sunmaktadır insanlığa…

Bilgi vermekten yoksun, çabuk tüketilen, vitrine yansıyıp anlık durumu kurtaran bu bakış günümüzde Müslümanlar açısından da ciddi bir sorun haline gelmiştir.

Bu akımdan etkilenen müslümanlar, hayatın amacını şuurlu bir şekilde sindiremeyecek hale itilmektedir.

Siyasi bilinçten soyutlanmış, günübirlik, vicdanlara hapsedilmiş, omurgasız din algılı bir yaşam tarzının sunulduğu Müslümanlar, farkında olmadan popülaritenin sebep olduğu her hali hoşgörüyle karşılama, herkesin isteğine cevap verebilme hastalığına tutulmuşlardır.

Popüler kültür tamamen duygulara hitap ettiği için sadece duygusal ama içeriği zayıf konuların ve popüler hocaların arayışıyla programlar organize edilmekte, medyatiklik, yapılan etkinliği oluşturan temel kıstas olarak görülür olmaktadır.

İnsanlığın ilgisine hitap edecek, yığınları salonlara toplayacak konu ve hatip arayışları hep bu popülerlik hastalığının yansımalarındandır.

Çizgisi, temsil ettiği değerler ve fikri istikrarı gözardı edilen kişiler, sadece kitleleşmeye katkı sağladığı, günü kurtardığı gerekçeleri ile tercih edilmekte, uzun vadeli niteliksel çabalar yerini kısa vadeli haz merkezli etkinliklere bırakmaktadır.

Bu etkinlikler, kavramlarımızın, değerlerimizin içini boşaltmakta ve slogan seviyesine indirgemektedir.

Dümeni kırılmış bir teknenin akıntının yönüne doğru seyir alması gibi, bu günde Müslümanlar kendilerine çizilen bu sınırların içerisinde davranış göstermektedir. Yitirdiğimiz değerlerimiz, kimliklerde ve kişiliklerde görülen erozyon, toplumsal bir yozlaşmayı da peşinden getirmektedir.

Bu yozlaşmaya karşı, ilkeli, Kur’an’ı referans alan, adaleti ön plana çıkaran, Allah(c)’ tan gereği gibi sakınan fertlere olan ihtiyaç kendisini iyice hissettirmektedir. Sadece, hayatın her aşamasında, hangi kişisel pozisyonda bulunursa bulunsun, Allah(c)’a kul olduğunun, ahiret gerçeğinin, hesap vereceğinin bilincini yitirmeyen Muttaki şahsiyetler geleceğe damgasını vurarak, özlenen toplumsal dönüşümü geçekleştirebilir.

“Bir toplum nefsinde olanı değişmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez” ilahi hakikati gereği toplumun kendisini ve çevresini kurtaracak bilinç seviyesine ulaştırılması sorumluluk sahibi mü’minlerin temel hedefi olmalıdır.

İslam dini Alemlerin Rabbi    olan Allah (c)’ın dinidir. Ve kusursuz olarak tamamlanmıştır. Kendisine tabi olmakla şereflendiğimiz İslam dininin ve Elhamdülillah diyerek pekiştirdiğimiz Müslüman isminin çizmiş olduğu yolun takip edilmemesinden dolayı ortaya çıkan tablo, sadece bizlere zarar verir.

Bu zarar, hem kulluk görevlerini ifa edememenin kaybı, hem de taşınan kimliğin gereğini yapmama, açıkça söylenmesi gerekeni söylememe, mesajı net bir şekilde ortaya koyamamanın getireceği vebalin sonucu olacaktır.

Tüm bu gerçekleri görmezlikten gelerek, bir de değişim kılıfı içerisinde açıklamaya çalışanlar ise tarihin çöplüğündeki yerlerini almayı şimdiden garantilemişlerdir.


Comments are closed.