Bu soru ile karşılaşmaya artık alışmak lazım. Dinini ekranlardan öğrenen bir topluluğun bu soruları sorması normal karşılanmalı. Tarihini bilmeyen, bölgeyi bilmeyen, küresel projeleri takip etmeyenlerin, sansasyonel jeneriklerle hazırlanan “hap” işlevi gören kanal-izasyon- bilgileriyle konuşmaları acı ama gerçek.
Kendisiyle ilgili hiçbir haberin yazılıp çizilmediği Irak’ta bir anda ortaya çıkan bir örgüt milyonluk nüfusa sahip şehirlerde hâkimiyeti ele almış. Halka kök söktürüyormuş. Şehirlere hakim olmuş, düzenini kurmuş da bir de bildiri yayınlayarak halka hayatı zehir eden uygulamalara başlamış. Kadınlara sokağa çıkmayın demiş, camilere gitmek zaruri olmuş…
Bu haberleri çekirdek çıtlatarak izleyen bizim insanımız, elinde makasıyla tıraş yaparken gözü ekranda bu haberlerle muhatap olan berberimiz, müşterilerine servis yaparken “vah vah şu Irak’ı ne hale getirmiş bu adamlar” diyerek hayıflanan çalışanlarımız bir anda IŞİD ve onun üzerinden üretilen İslam algısına tedirgin bakışlarla bakmaya başlamış…
Yolda görülen sakallı erkeklere, düzgün tesettürlü kadınlara, İslami çalışma yapan Müslüman halkalara artık manalı manalı bakan gözlerin sayısı artıyor. “Evladım senin gittiğin yer Işid Mışid değil dimi” diyen ebeveynler tedirgin bir hale girmişler.
Kimse, Türkçe kısaltması IŞİD, İngilizce kısaltması ISIS olan örgütün bin, bin beşyüz kişiyle nasıl milyonluk şehirleri tek kurşun sıkmadan alabildiğini sormuyor. Kimse Irak’ta bir işgal vardı, ABD işgal güçlerine karşı bir direniş vardı, bu direnişin unsurları şu anda nerede diye sormuyor. Kimse ABD’nin işlediği katliamların, tecavüzlerin, Ebu Gureyb zindanları gibi birçok cezaevinde yürüttüğü işkencelerin yaşandığı bir yer olan Irak’ta hayat normalleşmiş olabilir mi, bu acıların insanları şu an ne yapıyor, psikolojileri nasıldır diye sormuyor. Kimse ABD’nin çekilirken yerine bıraktığı, Iraklı kadın mahkumların “ne olur bizleri ABD hapishanelerine götürün, yerli hapishanelerden çıkarın” feryadının sebebi olan Maliki denen “Esfel-i sâfilin” varlığın Irak’ta işlediği cürümleri sormuyor.
Bunlar niye sorulsun ki… Bunları sormak için okumak, takip etmek gerekiyor. Zihni biraz yormak ve zahmetli bir iş olan düşünmek gerekiyor. Sunulan olayların arka planlarını görebilmek için çaba harcamayı, işin ehillerine sormayı ve doğru bilgiye ulaşabilme iştahını gerektiriyor.
Bu zahmeti çekmeyen toplumun ekseriyeti ağız birliği etmişçesine hazırlanan bol IŞİD soslu haberlerle etki altına alınmayı tercih ediyor.
Evet, bugünün hit sorusuna geri dönelim ve cevabımızı verelim. IŞİD’li değiliz. Bu örgütün Suriye’de işlediği suçların artık hata boyutundan çıktığını biliyoruz. Suriye direnişinin ivme kaybetmesinin ve halk desteğinin çekilmesinin müsebbibi olarak bu örgütü görüyoruz. Örgütün din anlayışından, yönteminden, usulünden beri olduğumuzu söyleyebiliyoruz. Gerek Suriye’de gerekse Irak’ta temiz direniş çabalarının kirlenmesine sebep olduğuna ve milyonların vebalini taşıdığına inanıyoruz.
Ne oldu rahatladınız mı? Peki, biz bu hakikati rahatlıkla konuşurken sizler Suriye’de Esed’den, Irak katili ABD’den ve onun köpeği Maliki’den, Siyonist İsrail’den, Afgan ve Pakistan sınırında insansız hava uçaklarıyla köylüleri katleden NATO oluşumundan, Mısır’da Sisi katilinden, o katili tebrik eden makamlardan beri olduğunuzu rahatlıkla ifade edebiliyor musunuz?
Biz sahih din anlayışımıza, Allah’ın dini olan İslam’a dayanarak, İslam olmayanların bile adaletini sağlamakla mükellef olduğumuza inanıyoruz. Biz, bizim gibi düşünmeyenleri diriltmeyi hedefleyen bir dine iman ettiğimizi hatırlatıyoruz. Biz, her türlü mezhepsel kışkırtmaların birer tuzak olduğunu biliyor, Kur’an merkezli bir yaklaşımla ihtilafların asgariye ineceğini, yeter ki konuşabilme, diyalog kurabilme zemininin kaybedilmemesi gerektiğini söylüyoruz.
“Benden değilsen o zaman ölmelisin” yaklaşımının ne Rabbani, ne de nebevi olmadığının görülmesi gerektiği için çırpınıyoruz. Biz inancımızın sınırlarını net bir şekilde çizebiliyor ve o uğurda yürümeye devam ediyoruz.
Siz ey Namazda gönlü olmayanın ezanda kulağı olmaz misali İslami bir hayatı yaşamlaştırmaya talip olmayanlar, dikkat edin Işid, mışid bahanelerine sığınıp seküler, konformist hayatlarınızla kucaklaşmanız ve kulluğunuzu, sorumluluklarınızı terk etmeniz hiçbir gerekçeyle Allah tarafından mazur görülmeyecektir.
Peygamber yakalara yapışacak ve bu güdülmüş yığınlar için şunları söyleyecektir: “Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur’an’ı terkedilmiş (bir kitap) olarak bıraktılar.” 25 / Furkân 30