Nis
17
Gönderen: admin, Makale, Nisan-17-2014

STK anlayışının dünyanın birçok yerinde bilinçli olarak öne çıkarıldığını ve yayıldığını düşünüyorum. Bu tür yapılanmaların teşvikinin küresel projelerin bir parçası olduğuna inancım her geçen gün biraz daha artar oldu.

Emperyalist zihniyet, dünyanın birçok yerindeki hesaplarını bu kuruluşlar eliyle gerçekleştirmeye başladı. Son Gürcistan ve Ukrayna devrimlerini, Gezi olaylarını ve Arap baharını bu çalışmalara örnek olarak gösterebiliriz. STK’lar sayesinde toplumlar, özellikle Müslüman toplumlar, açık, şeffaf ve bu şekilde yönlendirilmeye kolay bir hale getirilmeye çalışılıyor.

Halkı Müslüman olan ülkelerde yürütülen Sivil toplum yapılanmalarının, ılımlı İslam anlayışına hizmet eden ciddi etkenler olduğu günbegün ispatlanıyor gibi…

Müslümanlar, cemaatleşmeyi terk ederek bu projeye kolayca yem oldular. Nebiler ve takipçileri muvahhidler, bulundukları cahiliyeye kesin bir “La” diyorlardı. Kendilerini STK’larla ifade edenlerin “La’sı” sınırlı oluyor. Çünkü “La” denmesi gereken egemenler denetim ve kontrolü sağlayan güç olarak duruyor.

Bugün maalesef STK’laşma ile cemaat anlayışı yitirildi. Cemaatler, evler ve Dar’ul Erkam’ların teşekkülü terk edildi. Cemaatler, kayıtlarının devlet tarafından tutulduğu, denetlendiği, hareket alanlarının belirlendiği tabelalı yapılara dönüştürüldü. Müslümanların yakınlarıyla, komşularıyla, çevresiyle gerçekleştirdiği sıcak irşad çalışmaları iptal oldu. Bu çalışmalar yerini, kürsülerden verilen kuru akademik bilgilere ve izin verilen aktivitelere bıraktı.

Oysa Dar’ul Erkam’da bu yoktu… Bire bir muhatabıyla ilgilenmek, gözlerinin içine bakmak, yüreğindeki derdi ona aktarmak, sıkıntılarını sormak, irtibatı devam ettirmek, örnek olmak, model olmak vardı…

STK’ların çalışmalarında ise hatip konuşuyor, gidiyor; dinleyici dinliyor ve dağılıyor.

Tüm bunlarla beraber, sivil toplum modelinin etkin olmasıyla, Müslümanların öncelikleri, müfredatı, metod ve kullandıkları literatür de değişmiştir. Çalışmaların, piknik, anaokulu, yardım dağıtma gibi alanlara hapsedildiği görülmektedir. Ayrıca, ibadet için, kulluk için varolma hakikati, STK’laşma sonucu, STK için varolma tehlikesini de peşinden getirmiştir.

Dernekleşmenin önünü açanların, bunu kolaylaştıranların gerekçeleri üzerinde düşünür teorikte birçok şey söyler dururduk. Konuyu itikadi düzlemde değerlendirip red ve kabulle işin içinden çıkanlarımız oluyordu. Ama bunun toplumsal sonuçlarının da izah edilmesi gerekiyordu.

Şunu gördük ki dernekleşmeyle herkes kendi dünyalarını kuruyor, orada mutlu bir azınlık olarak hayatlarını devam ettirmeyi tercih ediyor. Birlik beraberlik, işbirliği ifadeleri gerçekleşmesi imkânsız ama dilden de düşmeyen ütopyalar halini alıyor. Gözünün üstünde kaş gibi hikâyelerle, kimseye mahkûm değilim anlayışıyla küçük gettolar haline gelen dernekçikler araçsallığını yitirdiğinden nitelikli bir İslami hareketin gelişimini de erteletiyor.

Belli bir noktaya kadar imkân olarak gördüğümüz bu organizasyonlarla ilişkimizi biraz daha Allah’tan korkarak, hesap verme endişesiyle yeniden gözden geçirmeyi denemeliyiz.

Müslümanlar ideal alternatif bir topluluk olmak istiyorlarsa, cemaat olmanın bütün imkânlarını aramalarıdırlar. Cemaat, Müslüman’ın barınağıdır, onun kıymeti iyi bilinmelidir. Cemaatin kıymetini bilmeyen vahyin bilgisini ve çizdiği hedefi yeteri kadar anlayamaz.

Mekke döneminde, İslâm’ın tebliği ve hâkimiyetine yönelik faâliyet alanı olarak tek kurum vardı: “Erkam’ın evi.” Bu ev, tüm fonksiyonlarıyla mescit ve mektep görevi yapıyordu. Kâfirlerin müdahalesinden, ve kontrolünden tümüyle uzak bu özgür kurum, insanı hem nefsinin hevâsına kul olmaktan ve hem de tâğutların kulu-kölesi haline gelmekten koruyan bir kale idi.

Bizler de bugün Dar’ul Erkam’larımızı inşa etmeli, insanlığa umut olacak birlikteliklerin tek sağlıklı yolu olan kardeşlik, imandaşlık temeli üzerine bu yapıyı kurmayı ne pahasına olursa olsun tekrar denemeliyiz. Olumsuz örnekler “Biz” olma arayışımıza engel olmamalı, Fatiha suresinin işaret ettiği hakikatten vazgeçilmemelidir.

“Biz(ler) yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Sen’den yardım dileriz.” (1/Fatiha 5)


Comments are closed.